2 Mayıs 2011 Pazartesi

İçimdekiler


Anımsıyor musun?
Kıştı tenine değdiğinde elim.
Üstümüzde kalın montlar ve hayli üşümüştük.
Yollarımız kardı.
Bilmiyordun ben o ezelden çizmiştim yolumu(zu)...
Mevsim yaz şimdi, dayanıyorum bak gördün mü?
Senden bile kuvvetli benim sabrım
...
Ben o gülüşün rengini görmeyeli, mevsimler geçti..
Kış bitti, bahar geldi-geçti. 
Aylar geçti, Günler geçti..
Ki bizdik o büyük kıyametleri koparıp birbirini görmeden duramayan..

Kendimle tanıştım ben.
Meğer pek azimliymişim.
Memnun oldum azmimle..

İplerini kopardık yüreklerimizin, tenine dokunmak, o gülüşün rengini aramak başkasında.
Irak.
Özledim.
Öyle çok özledim...
Bunları bilmeyişini bile sevdim.
Mühürlemek hani dudaklarımı işte, Ben buna alıştım.
Sonra bir baktım, alışmayı sevdim.
Yine de ölçtüm, biçtim, tarttım.
Hiçbiri senin kadar ağır basmadı..
Ama hiçbiri de vazgeçirmedi kendinden...
Şimdi bil ki ben ve içimdeki, seni çok sevdik.
Gelmeyişini, gelemeyeceğini bildiğimiz halde sevdik, durduraksız bekledik.
Yağmuru avuçladıkça, tenine dokunmuşçasına huzura ermeyi sevdik.
Gözbebeklerini küçük oğlan çocuklarında aramayı çoktan bıraktık biz ama; bilmelisin..
Çünkü hiçbiri bakamayacak senin gibi.

Bugün biriyle daha tanıştım.
Farkındalık...
Farkındalığımla karar verdik biz,
Dumanaltı kalmış esaretten farklı değil bu 'aşk'...
Yavana atılacak kadar kıymetsiz gozunde.
Son-Sözüm şudur ki:


Zaman, 
Zaman,
Zaman.
Alnından öper ve kutlarım seni.
Açık ara yendin bizi.

Ƥҽℓᶖɳ õ.
7.6.2Bin10 / 00:27

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder